15 Haziran 2009 Pazartesi

bütün genellemeler yanlıştır

aslında ders çalışmam lazımken gelip blog a bir şeyler yazmak daha çekici geldi. kime gelmez ki değil mi zaten. herkesin yolu ders çalışırken yakınlarında ise bilgisayarı bir yerlere düşer. kimimiz sözlüklerde, kimimiz blog larda, kimimiz internette site site gezinir (niyet okuyucuya bırakıldı), kimimiz twitter da 'şu an sıçıyorum ve her biri ayrı renk ve şekilde biliyor musuaaan' şeklinde geçirir zamanını. zamanımız paylaşmanın güzelliğini öven fakat çoğusu hiç paylaşmayan, yaşamayan insanlarla dolu. binlerce kendini tanıma, paylaşalım güzelleşelim, 'sonsuz huzura bokumu bile satarak ulaştım, çok mutluyum' diyen ama plazalarda, lüks evlerde, barlarda zamanını geçiren, paylaşan fakat yaşamayan insanlar.

ders çalışıyordum da hocaların anfide şu haykırışları kulağımda tekrarladı. 'biz öğrenciyken hede hödö hoca vardı, çok disiplinliydi, anamız ağladı, siz şanslısınız biz onlar gibi değiliz'. bir de olsaydın. sanki sen sövmedin hocanın arkasından. ders çalışırken kendisi ile yakın münasebet kurmadın hiç değil mi. yok efendim çok disiplinliydik, her satırı ezberlerdik. öğrenciydik sonuçta ve herkes aynı şeyi arzulardı. hocalarda bu yüzden bana yaşayan ama paylaşmayan gelir. siz de öğrenciydiniz, kopya çekme gereği hissettiniz, çalışmadınız, yeri geldi sevgilinizle sabahladınız, yeri geldi ayrıldığınız için sabahlara kadar içip 'mektup yazacağım' (o zaman cep telefonu yoktu tabi) (dönemin koşullarında değerlendirme aksiyonu aktif) demediniz. mütemadiyen ders çalıştınız. hocalara saygılı duruşunuzu bozmadınız. yok efendim inanmıyorum size ben, android olsaydınız, her birinizi sınıfa girdiğinde 'bakın çocuklar kolumu kesiyorum ve kan akmıyor hahaha' deseydi belki inanırdım. o zaman bile şüphe duyardım, 'yağını hiç mi değiştirmemiş hacı' derdim yanımdakine.

neyse efendim bu saçma sapan konu atlamalardan ziyade asıl konudan sapmış durumdayım. paylaşan ama yaşamayan, yaşayan ama paylaşmayan insanlardan ziyade, ne yaşayan ne paylaşan insanlar vardır ki biz onlara fotoğraf çekmeyen japon turist diyoruz. yok böyle bir şey yani. insan prematüre doğup, iki ayını küvözde geçirse bile yaşanmışlığı vardır. ne zaman ki babamızın spermi havada salvolar atarak, erotik müzikler eşliğinde, kuyruğunu binbir şekilde hareket ettirip diğer spermlere hava atıp öne geçiyor ve birleşme gerçekleşiyor, heh işte o zamandan sonra yaşanmışlıklar başlıyor.

hem paylaşan, hem yaşayan insanlar vardır eh tabi ki. insanlar üçe ayrılır diyen halt etmiş, ettiği yetmemiş iki şey söyleyip dünyada şu atasözünün çıkmasını sağlamış. 'delinin biri kuyuya bir taş atmış, bin akıllı çıkaramamış'. dördüncü tip insanlar buldunuz mu sarılın yapışın onlara, sımsıkı tutun bırakmayın. 'bir prototip var mı birader bu kadar yazı yazdın gözümüzle okurken başka yerinle münasebete girdik, fotoğraf ver, yazılar kurbağa olmuş' diyorsanız fotoğraf veremesem de (kıskanırım) bir prototip veririm. düşündüm de prototip de veremem ama diğer tipler için verebilirim. aslında şu tiplerden birine ıssız adam da oynayan adamın film görüntüsünü verip bütün herkesi blog a çekebilirdim ama yapmıyorum. aynen 'otumu bokumu sattım, hepsiyle kitap yazdım sonra daha çok kazandım plazada hatunlarlayım, siz takılın oralarda diyenler' gibi.

bütün genellemeler yanlıştır.

(yine de veriyorum ıssız adamı bilinç altlarına)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder