15 Haziran 2009 Pazartesi

kontrollü deney - trafikte bir metre

efendim öncelikle sabah yazmazsa ölecek hastalığına kapıldığımdan dolayı hemen yazma gereği hissettim. oturdum ve düşündüm sonra klavyeye değdi parmaklarım demek istedim ama diyemedim, film tadında yakaladım yazacaklarımı, aklıma geldi. şu an arkada biri olsa, kamera ile çekse film olur. aslında arkada biri olursa korkarım, kimse yok evde yoo..oksa. yokmuş.

bir zamandır araba kullanırken arka araçtaki insanların yaptıklarına dikkat ediyorum. tabi ki 'ay adam belki sevgilisini öpüyordur, pis sapıkkk' tarzı tepkiler gelecektir. öyle değil. sadece aracı takip ediyorum. istanbul trafiği malumunuz. biri bir yerden bildirse bir saat sonra aynı yerdeki adama tekrar bağlandığınızda adamın, duran arabalardan birindeki bir hanımefendi ile aşk denizine yelken açması bile olası, o denli durağan. ben de aracımda ilerlerken sıkılırım trafikte. içime darlık gelir, eksen de o sıralar kötü ise, evet artık tam bir çiledir o yol bana. trafiğin kimi yerlerde 90 km/h hızla, kimi zaman 3 km/h hızla ilerlediği böyle günlerden birinde (ki hiç anlamamışımdır nasıl oluyor bu) önümde oluşan 1 metrelik boşluğa eh sıkıldım diyerek debriyaj - birinci vites - gaz - kavrama noktası (yukarda kavrıyor abi ne geyiktir) - ileri gidiş - fren heksadını yaptıktan sonra, gözüm arkadaki arabaya takıldı. inanılmazdı o bir metrelik boşluğu aynı şekilde değerlendirdi. arkasında görebildiğim kadarıyla tüm arabalar böyle yaptı. tek sıkılan ben değilmişim diye düşündüm tabi ki ama işin aslı bu değildi. deneyi tekrarlamayı düşündüm o yüzden bir gün sonra tekrar trafik yeni oluşmuşken yaptım bu hareketi. sıkılmamıştım, eminim kimseler sıkılmamıştı çünkü daha yeni başlamıştı trafik. fakat aynı heksadı yaptığımda aynı tepkiyi aldım. arkadaki arabalarda hemen ayak uydurdu. ne ara bir metrelik, iki metrelik, 30 santimetrelik boşluk oluşsa önümdeki ile o boşluğu hemen doldurdum ve arkamdakileri izledim. inanılmazdı, toplumsal altyapıya ulaşmıştım. herkes bu hareketi yapıyordu. hayatımın gayesi kendi ayağı ile gelmişti. şok olmuştum. artık herkese açıklamalıydım bunu (eh açıklıyorsun niye belirtiyorsun diyebilirsiniz, unutmayınız arkada kamera olsa film olacak demiştim başta, karakterlerin kendi kendine konuşması gibi bir şey bu). bu fikrimi hemen kız arkadaşıma açtım. kendisinden inanılmaz tepkiler bekliyordum. mesela bu anlamı bulduğum için bambaşka biri olduğumu, sonsuzluğa ulaşacağımı, soyadımı taşımaktan sonsuz mutluluk duyacağını beklerdim. hayır efendim film tadında dedik diye gelmiştim bu gaza. hiç de düşündüğüm gibi olmadı. kendisi 'orası benim anlamında o, diğer arabalar yanaşmasın diye' dedi. bütün hayallerim yıkılmıştı. bu böyle olmamalıydı. hayata dair bütün inancımı kaybetmiştim. arkadaki kamerayı da bu hüsran üzerine çekmişlerdi. çok yalvardım fakat götürdüler. yataklara düşmek üzereydim. fakat o an ilahi bir ses (ki kendisi kız arkadaşımın sesi oluyor) 'ama güzel yaklaşmışsın, devam et kontrollü deneylerine' dedi. evet aradığım çağrı buydu, bu ses gelirken baktım kamerayı tekrar koymuşlar arkaya. adamlar yakalayacakları sahneyi biliyorlar.

velhasıl kelam, aracınız ile ilerlerken, önünüzdeki araçta bu deneyi yapan birileri (ben) olabilir, bir metrelik boşluklar oluşunca hevesle aynadan 'gelecek, gelecek, gelecek' diyebilirim. beni bozun. deneydeki standart sapmayı bulmalıyım çünkü. bütün insanlar aynı olamaz, olmamalı.

bütün genellemeler yanlıştır.

(daydream in blue un girişi gonna fly now (rocky soundtrack) a ne çok benziyormuş)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder